" Muhtelif "
1 yorum
Dua ederken neden göğe bakmamalıyız?
Dua ederken gözlerimizi havaya kaldırmadan dua etmemiz gerekiyor. Bunun sebebi nedir?
Cevap:
Değerli Kardeşimiz;
Dua esnasında yüzün göğe yöneltilmemesinin sebebi Cenab-ı Hakk'ın mekandan münezzeh olması noktasında akıllara karışıklık vermemek içindir.
"Şarî dua halinde Allah-u Teala'nın gökte olduğunu hatıra gelmemesi için bizleri bundan (yüzümüzü göğe yöneltmekten) menetmiştir. Nitekim Allah Teala'nın şu kavli buna işaret etmektedir:
"Kulum benden sana sorduğu zaman (de ki) ben ona yakınım. Dua ettiği zaman dua edenin duasını kabul ederim." (Bakara, 186)
"Doğu da, batı da (her yer) Allah’ındır; o hâlde nerede (yüzünüzü kıbleye) dönerseniz, artık orada Allah’ın râzı olduğu cihet vardır. Şübhesiz ki Allah, Vâsi‘ (rahmeti geniş olan)dır, Alîm (hakkıyla bilen)dir." (Bakara, 115)
Bir kavle göre namaz kılarken Kabe bedenlerin kıblesi olduğu gibi dua anında Arş da kalplerin kıblesi olmuştur. Kul dua anında da kıbleye yönelmek, elleri göğe kaldırmak ve yüzünü göğe kaldırmamakla emredilmiştir." (Fıkh-ı Ekber)
Allah’ın Zatî sıfatlarından biri de “Kıyam binefsihi” dir
Kıyam binefsihi: Allah (cc) mekândan münezzehtir. O’nun (cc) için zaman ve mekân kavramı yoktur.
Allah kâinatın ne içindedir ne de dışında… Çünkü; Allah, sadece bu evren için geçerli olan “zaman ve mekan” kavramlarından ya da bilimsel bir deyişle “bu iki boyuttan” tamamen bağımsızdır. Allah`ın, yarattığı bu iki kavramın mahkûmu olduğu düşünülemez.
Akıl, “yaratıcının mekândan münezzeh olması gerektiğini” anlayabilir
2 boyutlu kabul edilen “düz bir kağıt” için, 3 boyut sahibi “masa”nın dünyası gayet yabancıdır. 3 boyutlu olan insan beyni ve dünyası için ise “boyutsuzluk” tamamen açıklanamaz bir kavram oluyor. Bu durumda sınırlı olan akıl, hiç bir zaman Allah’ın sınırsızlığını kavrayabilecek kapasiteye sahip olamaz.
Fakat; akıl, Allah’ın varlığını tam manasıyla kavramaktaki bu yetersizliğine rağmen; “yaratıcının mekândan münezzeh olması gerektiğini” anlayabilecek kapasitededir.
“Akıl” neden “Allah’ın sınırsız olması gerektiğini ” kabul etmelidir?
Yaratıcı olmak “mekânsızlığı” gerekli kılar. Çünkü ancak sınırsız, sonsuz, zerrelere ayrılmayan, mekânsız bir zât kâinatta her an gerçekleşen olayları aynı anda yaratabilir.
Şu an kâinatta meydana gelen ve gelme ihtimali olan hadiseleri bir düşünelim. Sadece şu an, bir an… O “bir an”ın içine sığan fiiller? Varlığından haberdar olmadığımız, gözlerimizin göremediği trilyonlarca canlı… Ve yaptıkları…
Kâinattaki her şey, her an Allah’ın varlığına ve müdahalesine muhtaç değil mi? Zerrelerin akıllı, güçlü, irade sahibi olduğunu düşünemeyiz herhalde. Ki böyle bir şeyi düşünmek; insan bedenindeki bir alyuvarın insandan hatta onlarca Eflatun’dan daha akıllı olduğunu kabul etmeye eşdeğerdir. Bu durumda, madem; kâinat var ve her an değişiyor. Dolayısıyla her an sonsuz ilim ve gücüyle kendisine müdahale edecek bir zata muhtaç. Öyleyse, aklı başında olan her insan kesin olarak bilir ki; bu sınırsız fiileri gerçekleştirecek olan zât “bir” ve “mekânsız” olmalıdır. Bunun aksini akıl kabul edemez.
“Bir yer”de bulunan yani mekâna sahip olan, yani sınırlı olan bir varlığın, sınırsız denebilecek bunca fiili kuşatması, “her an” ve “aynı anda” sınırsız işler yapması elbette mümkün değildir.
Düşen her bir yapraktan dahi haberdar olacak kadar kâinatın her noktasına sonsuz ilmiyle, kudretiyle, idaresiyle hâkim olan Allah(cc) elbette ki mekandan münezzehtir.
Allah yönlerle sınırlı değildir ve bir merkezi yoktur ki bir mekanda bulunsun
“Mekan” yönlerle sınırlanmayı ya da bir merkeze sahip olmayı gerektirir. Peki yön kavramına ihtiyacı olmamakla birlikte, bir merkezde de bulunmayan Allah’ın, mekânından ve o “mekânın nerede olduğundan” nasıl bahsedilebilir?
Allah yönleri, insanı yarattığı için yaratmıştır. İnsan bu şekilde olduğu için yönler vardır. Eğer insan küre şeklinde yaratılmış olsaydı asla yön diye bir şeyden bahsedilemeyecekti. Yani yönlere ihtiyacı olan insandır. Çünkü yönler ve merkez olmazsa “hareket fiili” ortadan kalkar.
Allah için ise hareket diye bir şeyden zaten bahsedemeyiz. Çünkü hareket “değişimi” gösterir. Değişen ve genişleyen her şey son bulur. Ölür. Ölen her şey ise mutlaka doğmuştur.
Allah'a emanet olunuz. Kaynak: https://www.sorusorcevapbul.com - Dua ederken neden göğe bakmamalıyız?
kazım "29.9.2011 20:09" tarihinde demiş ki:
aydınlatıcı, çok güzel bir cevap. emeği geçenlerden Allah razı olsun