" Muhtelif "
Henüz yorum yapılmamış.
Bast-ı zaman nedir?
Akşemseddin Hazretleri veya hocası olan Hacı Bayram Veli Hazretleri'nin bir talebesinin başına gelen zaman genişlemesi olayı var. Adı da bast-ı zaman gibi birşeymiş. Bu olayla ilgili detaylı bilgi verir misiniz?
Cevap:
Değerli Kardeşimiz;
Öncelikle “Bir kaç dakikada binler sene mesafe nasıl kat edilir?” sorusunun cevabı için tıklayınız.
Zamanın farklı boyutları olması ile ilgili ayetler
“Melekler ve Rûh (Cebrâîl), mikdârı (sizce) elli bin sene olan bir günde O’na (arşına) çıkarlar.” (Mearic, 4)
“Gökten yere (her) işi, (O ) tedbîr (ve idâre) eder; sonra (bu işler), mikdârı sizin saymakta olduklarınıza göre bin yıl tutan bir günde, ona (Cenâb-ı Hakk’ın ta‘yin buyurduğu yüksek makama) çıkar.” (Secde, 5)
“(Ey Habîbim!) Senden azâbı acele istiyorlar; hâlbuki Allah, va‘dinden aslâ dönmez! Şübhesiz ki Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin sene gibidir.” (Hac, 47)
“İnsanın, nasıl, ruhu bütün cesedine öyle bir münâsebeti var ki, bütün âzâsını ve eczâsını birbirine yardım ettirir. Yani, irâde-i İlâhiye cilvesi olan evâmir-i tekviniyeye ve o emirden vücud-u haricî giydirilmiş bir kanun-u emrî ve latîfe-i Rabbâniye olan ruh, onların idaresinde, onların mânevî seslerini hissetmesinde ve hâcâtlarını görmesinde birbirine mâni olmaz; ruhu şaşırtmaz, ruha nisbeten uzak yakın bir hükmünde, birbirine perde olmaz. İsterse çoğunu birinin imdadına yetiştirir, isterse bedenin her cüz'ü ile bilebilir, hissedebilir, idare edebilir. Hattâ, çok nurâniyet kesb etmiş ise, herbir cüz'ü ile görebilir ve işitebilir.” (33. Mektup)
Zaman; kişilere, olaylara, mekâna ve duruma göre değişkenlik gösteren göreceli bir kavramdır. Bast-ı zaman ise, az bir zamanın genişleyip bereketlenmesiyle çok uzun zamanda yapılan işleri yapabilmektir. Bu olay insan bedeninin ve hislerinin, ruhunun zaman dairesine yaklaşması ile olur. Ve ancak Allah’ın izni ile gerçekleşir.
İnsan her ne kadar 24 saate mahkûmmuş gibi gözükse de bu sadece dünya hayatındaki bedeni için geçerlidir. Fakat insan sadece maddi bedenden ibaret değildir. Manevi olan ruh, kalp, vicdan, hayal gibi birçok latifeleri de vardır. Ve hepsinin de zaman daireleri birbirinden farklıdır.
Mesela insan bedeninin zaman dairesi, bir gün ya da sadece bulunduğu o andır. Fakat ruhun zaman dairesi, dünya hayatının bir günü olan 24 saatle sınırlı değildir. Bedene nispeten geçmiş ve gelecek olan seneler önce ve seneler sonrasıdır. Bundan dolayı bedene ve başka latifelere göre mazi ve müstakbel olan vakitler, ruh için o anki hazır gün gibidir.
İnsanın hisleri, ibadet ve takva ile inkişaf ederse ulvi ruhun zaman dairesine girer
“Rüyada bir saat zarfında bir senenin geçtiğini ve pek çok işler görüldüğünü görüyorsun. Eğer o saatte o işlere bedel Kur’an okumuş olsa idin birkaç hatim okumuş olurdun. Bu hâlet, evliya için hâlet-i yakazada inkişaf eder. Mes’ele ruhun dairesine yaklaşır. Ruh zaten zaman ile mukayyed değildir. Ruhu cismâniyetine galib olan evliyanın işleri, fiilleri, sür’at-ı ruh mîzanıyle cereyan eder.” (Mesnevi-i Nuriye)
İnsan hem maddi bir beden, hem de ruhtan meydana gelen bir varlıktır. Fakat insanda asıl olan “ruh”tur. Bu maddi beden ise dünya âleminde kaldığı müddetçe ruha hizmet eden bir hizmetkârdır. Bedenin, nefsin isteklerinden uzaklaşarak Allah’ın rızası yolunda amel etmesiyle bast-ı zaman nimetini kazandığını görüyoruz. İnsanların bast-ı zamana ulaşabilmesi için nefsin arzularından uzaklaşması gerekir.
Aslında her insanın ruhu, rüya ile bast-ı zamanı yaşamaktadır. Bir günde yaptığı işleri, konuştuğu sözleri rüyanın bir iki saniyelik zamanında yapar.
“İbnu'l-Kayyim der ki: Zira ruhun bir başka şe'ni (bizim tabi olduğumuz kayıtlarla mukayyed olmayan bir başka realitesi ve mahiyeti) vardır. Bundandır ki o, bedenle bağlı olduğu halde aynı zamanda Refik-i A'la'da bulunur. Öyle ki, bir Müslüman, (ölmüş) arkadaşına selam verdiği vakit, ruh o hususî yerinde olduğu halde bu selama mukabele eder.
Nitekim Aleyhissalâtu vesselâm Miraç gecesinde Hz. Musa'yı Refik-i A'la'da olduğu halde, kabrinde namaz kılarken ve selam verenlere mukabele ederken görmüştür. Bu iki durum arasında bir zıtlık yoktur.
Ruhun A’layı İlliyyin’de veya cennette veya semada bulunmasına rağmen, bedeniyle de irtibatta olup idrak etmeye, işitmeye, namaz kılmaya, okumaya devam etmesi arasında bir zıtlık yoktur; biri diğerine mani değildir. Çünkü ruhun şe'ni bedenlerin şe'ninden ayrıdır.
Ruhta öyle bir hareket kabiliyeti ve sürati var ki; kabirden semaya çıkmak için muhtaç olduğu müddet, göz açıp kapama anı gibi zamanın en küçük bir birimidir. Uykudaki kişinin ahvali de buna şahittir. Hadislerde geldiğine göre: “Uyuyan kimsenin ruhu yükselir, yedi kat semayı deler. Arşın önünde Allah'a secde eder, sonra cesedine geri döner ve bu seyahati çok kısa bir zamanda gerçekleştirir.” (Suyûtî'nin Nesâî Şerhi, Kütüb-i Sitte)
Bedeni de ulvi ruhunun derecesinde olan Peygamber Efendimiz (asm) ışık hızı ile trilyonlarla ifade edilip senelere sığabilecek miraç yolculuğunu bast-ı zaman ile “bir an”lık kısa bir zaman içinde yapmıştır.
Ruhun bedeni itaat altına alması
İmam-ı Gazali Kimya-yı Saadet eserinde özetle şu izahları yapmıştır:
Âlemdeki acayip işleri bilmek duyular yolu ile mümkün olur. Duyuların varlığı da vücutladır. O halde Yüce Allah'ı bilmek kalbin (ruhun) avı, duyular o avın bağ ve tuzağıdır. Vücut ise onun binek hayvanıdır. Onun için kalbin vücuda ihtiyacı vardır.
Bediüzzaman Hazretleri tarafından bast-ı zaman ayeti diye tesmiye edilen Hacc Suresi 47. ayet-i kerimeyi okumanın zaman bereketine vesile olduğu da çok tecrübelerle sabittir.
Allah’a emanet olunuz. Kaynak: https://www.sorusorcevapbul.com - Bast-ı zaman nedir?