" Kur'an-ı Kerim "
Henüz yorum yapılmamış.
Necm Suresi 1-2. Ayetlerin Tefsiri
"Batmakta olan yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı, azmadı." Necm suresinin 1,2. ayetlerinde batmakta olan yıldıza kelimesini nasıl tefsir edersiniz?
Cevap:
Değerli Kardeşimiz;
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var ki herkes istediği gibi Kur'anı tefsir edemez. Bunun için belli şartlar vardır. Konu hakkında malumat almak için tıklayınız.
"Battığı zaman necm’e (o yıldıza) and olsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve azmadı!" (Necm, 1-2)
İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an tefsirinde:
Battığı zaman yıldıza andolsun ki buyruğu hakkında İbn Abbas ve Mücahid şöyle demişlerdir;
"Battığı zaman yıldıza andolsun ki" buyruğu, tan yeri ile birlikte batan Süreyya yıldızına andolsun ki, demektir. Süreyya yıldızı, her ne kadar sayıca birçok yıldız olmakla birlikte Araplar Süreyya'ya bir yıldızmış gibi adını verirler. Denildiğine güre o yedi yıldızdan oluşan bir topluluktur. Bunların altısı görünür, bir tanesi ise gizlidir. İnsanlar onu görüp görmemekle görme kuvvetlerini sınarlar. Kadı Iyad'ın eş-Şifa adlı eserinde belirtildiğine göre Peygamber (asm) Süreyya (Ülker) yıldızında onbir yıldız görürdü.
Yine Mücahid'den nakledildiğine göre:
İndiği zaman Kur'ân'a andolsun ki, demektir. Çünkü Kur'ân da nücum halinde (kısım kısım, parça parça anlamında ve aynı zamanda yıldızlar demektir) inerdi. el-Ferra da böyle demiştir. Yine ondan nakledildiğine göre; semadaki bütün yıldızların battığı zamanını kastetmektedir. Bu el-Hasen'in de görüşüdür.
Bununla kastedilenin şeytanların kendileriyle taşlandığı yıldızlar olduğu da söylenmiştir. Bunun sebebi de şudur:
Yüce Allah Muhammed'i (asm) peygamber olarak göndermeyi murad edince doğumundan önce yıldızlar çokça dökülmeye başladı. Ondan dolayı Araplar oldukça korktular ve kendilerine kehanette bulunan gözleri kör bir kahinin yanına koştular. O da onlara olaylar hakkında haber veriyordu. Bu olay hakkında da ona soru sormaları üzerine o: On iki burca bir bakınız. Eğer bu burçlardan birisi düşmüşse dünyanın sonu geldi, demektir. Eğer onlardan hiçbir şey düşmemişse dünyada çok büyük bir iş meydana gelecek demektir. Bunun üzerine dikkatle olayları incelemeye koyuldular. Resûlullah (asm) peygamber olarak gönderilince, işte uyarılıp dikkat kesildikleri büyük iş o oldu.
Yüce Allah da: "Battığı zaman yıldıza and olsun ki" diye buyurdu. Yani o batan yıldız, işte bu ortaya çıkan peygamberlik dolayısıyla batmıştır.
Buradaki "yıldız"dan kastın sapı, gövdesi olmayan bitki olduğu da söylenmiştir. "Kayması" ise yerin üzerine düşmesi demektir.
Cafer b. Muhammed b. Ali b. el-Hüseyn (ra) dedi ki: "Yıldıza and olsun" buyruğunda Muhammed'i (asm) kastetmektedir. "Battığı zaman" da Miraç gecesi semadan yere indiği zaman demektir.
Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb tefsirinde:
Birincisi, Süreyya (yıldızı)'nın kastedildiğini söyleyenlerin görüşüdür. Nitekim Araplar'dan birisi, "Akşamdan sonra Süreyya yıldızı görünürse, çoban, üzerine giyecek bir aba arar..." demiştir, ikincisine gelince, bu hususta da şu izahlar yapılabilir:
a) Necm, semâda sabit olan ve yol göstermeye yarayan yıldızdır. Bu olmayıp, aksine bunun, semâda bulunan ve şeytanları taşlamak için olduğu da ileri sürülmüştür.
b) Bu, yerin necmleri, yani, gövdesi olmayan bitkilerdir.
Taberi'nin tefsirinde:
Ayet-i kerimede geçen "Batmakta olan yıldıza yemin olsun ki" ifadesi, "Akıp gitmekte olan yıldıza yemin olsun ki." şeklinde de izah edilmiştir.
Mücahid, Süfyan es-Sevrî ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen bir görüşe göre burada zikredilen "Yıldız"dan maksat, "Süreyya yıldızı"dır. Bu izaha göre âyetin manası şöyledir: "Batıp kaybolduğu vakitte Süreyya yıldızına yemin ol¬sun ki." Taberi de "Necm" kelimesinden ilk anlaşılan mananın "Yıldız" olduğu gerekçesiyle bu görüşü tercih etmiştir.
A'meş'in Mücahid'den naklettiği diğer bir görüşe göre ise âyetteki "Necm" kelimesinden maksat "Kur'an" heva kelimesinden maksat ise Kur'anın inmesidir. Buna göre âyetin manası şöyledir: "İndiği zaman Kur'ana yemin olsun ki."
Ömer Nasuhi Bilmen'in tefsirinde:
Tefsirlerde ayrıntılı olarak beyân olunduğu üzere bu yıldızdan maksat, yâ Süreyya yıldızıdır, çünkü, bu yıldız, pek parlak, pek açık bir kudret eseridir veyahut mutlak yıldız cinsidir ki, bütün gök yıldızları kasdedilebilir. Yıldızların varlığı, göklerdeki hareket tarzları, etrafa ışıklar yaymaları fevkalâde enteresandır, ilâhî kudretin büyüklüğüne dâir birer parlak delil bulunmaktadır.
İşte bu pek parlak kudret eserlerine yemin edilmesi, hem bunların ehemmiyetine, Allah'ın birliğine şahitlik etmelerine dikkatleri çekmek içindir, hem de haber verilecek hususun tam bir dikkatle düşünülmesini tavsiye hikmeti taşımaktadır. Bununla beraber bu yıldızdan maksat, bâzı zâtlara göre, Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an'ın âyetleri müneccemen, yâni: çeşitli zamanlarda yukarıdan aşağıya inmiş olduğu için kendisine böyle "Necm" ismi de verilmiştir.
Bâzı zâtlara göre bu necm'den maksat, Hz. Muhammed Aleyhisselâm'dır. Çünkü O, insanlık dünyasını aydınlatan ve süsleyen bir kudret yıldızıdır ve Mîraç gecesi, göklere yükselmiş, sonra yine yeryüzüne inivermiştir.
"Heva" kelimesi, düşmek, batmak, yukarıdan aşağıya inmek demektir, diğer bir itibar ile de yükselmek, yukarı çıkmak manasınadır.
Elmalılı Hamdi Yazır'ın Hak Dini Kur'ân Dili tefsirinde:
Süreyya, yıldızların en göze çarpanı ve menzillerin en meşhuru olması hasebiyle bazı müfessirler buradaki "Necm"i, "Süreyya yıldızı" diye tefsir etmişlerdir.
Bir de bu sûrede bulunan "Şi'râ yıldızının Rabbi" (Necm, 53/49) ifadesine dayanarak tefsircilerden bir kısmı da necmin, lâm-ı ahidle beraber Şi'râ yıldızı olduğunu söylemişlerdir. Her iki tefsir şeklinde de âyette yer alan doğmak mânâsınadır. Bir çoğu da "ve'n-necmi"deki lâmı, lâm-ı cinsiyye kabul ederek herhangi bir yıldıza tahsis etmeden mutlak yıldız mânâsına almışlardır. Bunlardan başka söz konusu kelimeyi, hakikat yahut mecaz mânâsında yorumlayanlar da olmuştur. Nitekim Ca'fer-i Sadık Hazretleri, "Necim'le murad Hz. Peygamber'den maksat, onun mirâçtan inmesi yahut semaya çıkmasıdır, demiştir. Ancak Ebu Hayyân'ın nakline göre, İbnü Abbas, Mücâhid, Ferrâ ve Kadî Münzir b. Saîd söz konusu sûrede geçen "en-Necm"den maksadın Kur'ân'dan inen miktar olduğunu ileri sürmüşlerdir. Nisâbûrî de:" âyetinin "Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen elbette gönderilmiş peygamberlerdensin." (Yâsin, 36/23) mânâsını ifade ettiğini söylemektedir. Biz de bu anlamı tercih etmek istiyoruz. Onun için meâlde "Necm"i yıldız diye terceme etmeyip, bu ihtimallere de uygun olabilmesi için, o yıldıza yemin ederim indiği zaman, yani "inen yıldıza andolsun" şeklinde mânâ vermiş olduk. Yıldızların doğuşu da, batışı da bir "heveyân" yani ufuktan bir fırlayış, bir iniş yahut bir düşüş demektir. Göğe ait cisimler, "Hepsi bir felekte (yörüngede) yüzmektedirler." (Yâsin, 36/40)
âyetine göre sukut (çekim) kanununa tâbidirler. Fransızca "gravitation" yani "yer çekimi" denilen bu kanun, bir heveyân (çekim) kanunudur. Söz konusu fiil, dördüncü babdan kullanıldığı zaman da mastarı gelir ki, bu da nefsin, şehvete meyletmesi ve arzulara düşkünlüğü anlamını ifade eder. Bu sûrenin ilk âyetinde yer alan kelimesi yıldız mânâsına geldiğine göre, sözü edilen heveyânın (inişin) hem güneşin batışı, hem de doğuşuna ihtimali olduğu söylenebilir. Yolcular, yıldızların doğuş ve batış zamanlarına dayanarak yollarını bulurlar. Bütün yıldızların batması ise sabahın geldiğini gösterir. Şu halde "en-necm"deki elif-lâmdan cins kasdedilirse, yemin sabah vaktine yapılmış olur. Şayet çemen mânâsı verilirse, bu durumda da heveyân, otların yükselip yere yattığı, baharın son vakti demektir. Eğer necm ile Kur'ân'dan inen miktar kasdedilirse "hüviy" de onun inişi mânâsınadır.
Allah'a emanet olunuz. Kaynak: https://www.sorusorcevapbul.com - Necm Suresi 1-2. Ayetlerin Tefsiri