" Allah (cc) "
Henüz yorum yapılmamış.
Allah’ı (cc) bir şekil vererek düşünmekte beis var mıdır?
Allah’ı (cc) bir şekil vererek düşünmekte beis var mıdır? Her yerde hazır ve nazır olan Allah’ı (cc) her yeri kuşatan bir ışık olarak düşünmekte bir sakınca var mıdır?
Cevap:
Allah'ın zatı üzerinde düşünüp O’na (cc) bir şekil isnad etmek haramdır. Onun zatını idrak etmek aklen mümkün değildir. Çünkü Allah'ın hiçbir benzeri yoktur. Hiçbir şey O'na denk değildir. (İhlâs, 1-5) Gözler Onu idrak edemez, (En'âm, 103) çünkü aklın ulaşabildiği ve kavrayabildiği şeyler ancak madde cinsinden olan şeylerdir. Allah ise madde değildir. Duyu organlarımızla tespitini yaptığımız ve hâlen yapamadığımız eşyanın tümü noksanlıklardan uzak olan bir yaratıcı tarafından yaratılmıştır. Yaratılan ise yaratıcısının ne parçası, ne de benzeridir. (Şamil İslam Ansiklopedisi)
"Allah, göklerin ve yerin Nûr’udur. O’nun nûrunun misâli, içinde lâmba bulunan bir kandillik gibidir. O lâmba bir cam içindedir. O cam da, sanki inciden bir yıldızdır; bu lâmba, ne doğuya ne de batıya nisbeti olmayan mübârek bir ağaçtan, zeytin ağacından (çıkan yağdan) yakılır; onun yağı, nerede ise kendisine ateş değmese bile ışık verecek! Nûr üstüne nûrdur. Allah, dilediği kimseyi nûruna hidâyet eder. İşte Allah, insanlara böyle misâller getirir. Çünki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir." (Nur, 35)
Cenab-ı Allah'ın 99 esma'ül hüsnasından birisi de "Nûr" ismidir. Allah (cc) nurundan tüm mahlûkatı yaratmıştır.
Cenab-ı Hakk'ın muhakkak benzersiz bir nuru vardır. Fakat Cenab-ı Hak yarattığı mahlûkata asla benzemediği için Allah (cc) nurdandır demek doğru olmaz. Nitekim melekler nurdan yaratılmış mahlûklardır. İnsan aklı Cenab-ı Hakk'ın zatını tasavvur edemez.
Allah (cc) kâinattaki hiçbir mahlûka benzemediği için insan aklı dünyada O’nu (cc) tasavvur edemez
Bir masa onu yapan marangoza benzemediği gibi Allah (cc) da yarattıklarına benzemez. Maddeden mücerrettir. Dolayısıyla yer edinme, zamana mahkûm olma, büyüme, gelişme, bütünleşme veya parçalanmadan uzaktır. Başlangıcı ve sonu yoktur.
İnsana, hiç görmediği bir şey anlatıldığı zaman o kişi anlatana “Yani nasıl, neye benziyor?” gibi sorular yönelterek, anlatılan şeyin mahiyeti hakkında ipuçları elde etmeye çalışır.
Bunlar gösteriyor ki, insanların eşyayı tanıyabilmesinin iki yolu vardır. Bunlardan birincisi, bilmediği ve görmediği bir şeyi benzerlerinden hareketle tanımaya çalışmak; diğeri ise zıddından hareket etmek suretiyle anlamaya çalışmaktır.
İşte bunun içindir ki insanların Allah’ın (cc) vücudunu tam manasıyla kavrayabilmesi mümkün değildir. Çünkü O’nun benzeri ve zıddı yoktur.
Cenâb-ı Hakk kendini tanıttırmak ve sevdirmek istiyor. Onu tanıyıp sevecek ve sevdirecek mahlûkat içinde canlılar, canlılar içinde şuurlular, şuurlular içinde insan, insanlar içinde Peygamberler ve onlar içinde de Peygamberimiz (asm) dir.
Çünkü Peygamberimiz (asm) bir hadîsinde: “Sizin içinizde Allah’ı en iyi bilen benim. Çünkü (O’nu) bilmek kalp işidir. Eğer siz Allah’ı hakkıyla bilmiş olsaydınız sizin duânızla dağlar yok olurdu. Sizin Rabbinizi en çok bileniniz nefsini en çok bileninizdir.” buyuruyor. (Mârifetname)
Allah (cc) kendini kâinatta isim ve sıfatlarıyla gösteriyor
Allah (cc) kendisini baştaki “gözden” gizlemiş fakat yarattığı eserlerindeki isim ve sıfatlarıyla, gönderdiği kitap ve peygamberleriyle “varlığını” akıl gözüne gösteriyor. Allah’ın (cc) kitabını okuyan, peygamberlerine kulak veren, yaratmış olduğu kâinat kitabını dikkatle inceleyen Cenab-ı Hakk’ı isim ve sıfatlarıyla görmüş, tanımış olur.
Yani akıllarını nefislerinin karanlık dehlizlerinden çıkarıp kâinata bakanlar Allah'ı (cc) apaçık bir şekilde görür. O’nun (cc), kendisini bilip, tanıttırmak için şu koca kâinatı da isim ve sıfatlarıyla bir sergi yaptığını görürüz. Mesela;
Kâinata Allah (cc) hesabına şöyle dışarıdan dikkatle bir bakıldığında âdeta muhteşem bir saray görünüyor. Ay, güneş lambaları ve yıldızlar ise mumları... Zerrelerden güneşlere her şey bu sarayın aziz misafirleri olan insanlara hizmetçilik ediyorlar. Elbette bunları yapan mükemmel bir Zattır.
Muntazam fiil: En harika gıda olan sütle beslemek,
Fiilden etkilenen: Yeryüzünün her yerinde bulunan hayvan ve insan yavruları,
Mükemmel Fâil: Allah (cc),
Mükemmel sıfat: Şefkat, Rahmet.
Muntazam fiil: Şifa vermek,
Fiilden etkilenen: Yeryüzündeki tüm bitkiler, hayvanlar ve insanlar,
Mükemmel Fâil: Allah (cc),
Mükemmel sıfat: Şâfi, Rahman, Rahim.
Mükemmel fiil: İhtiyaçları karşılama, doyurma, nimetlendirme,
Fiilden etkilenen: Tüm varlıklar,
Mükemmel Fâil: Allah (cc),
Mükemmel sıfatlar: Rezzak (rızık veren), Rahman, Şefkat.
Allah (cc),tüm mahlûkatın ihtiyaçlarını karşılamakla ve bütün isteklerini işitip mahlûkatının isteklerine ve dualarına cevap vermekle kendini gösterir
Kâinatta insan dâhil varlıkların hiçbiri yaşamlarının devamı için gerekli olan şeyleri yapabilecek güce ve zenginliğe sahip değiller. Her an muhtaç olduğumuz havayı ya da onsuz yaşayamayacağımız suyu yapabilir misiniz!? Fakat tüm varlıklar bu kadar aciz ve fakir oldukları halde hepsi mutlaka ihtiyaçlarına kavuşuyor. Hem bu ihtiyaçlar öyle yüzeysel ve düzensiz bir tarzda önlerine gelmiyor. En gerekli bir zamanda ve en güzel bir şekilde karşılanıyor.
Mesela; suya muhtaç bir ağaç bulutları kendisine hizmet ettirme yetkisine ve gücüne sahip değil. Hâlbuki bulut ağaca hizmet için ayağına kadar geliyor. Demek ki ağacın sesini duyan ve bulutu onun hizmetine gönderen bir fâil vardır.
Var olduğundan bu yana güneşin yakıtı hiç bitmiyor. Sayısı bilinmeyecek kadar çok galaksilerin ihtiyacı olan yanma maddeleri karşılandığı gibi gözle göremeyecek kadar küçük hadsiz birçok varlığın ihtiyaçları da unutulmuyor. Milyarlarca varlıkların hiç birinin ihtiyacı yanlışlıkla diğerine verilmiyor. Hiç şaşırma yok, hiç unutma yok.
“(Habîbim, yâ Muhammed!) Kullarım sana benden sorarsa, şüphe yok ki ben (onlara) pek yakınım. Bana duâ ettiği zaman duâ edenin duâsına cevap veririm; öyle ise (onlar da) benim (rızâm) için (da‘vetime) icâbet etsinler ve bana îmân etsinler; tâ ki hak yolu bulsunlar.” (Bakara, 186)
Allah (cc), bütün mahlûkatın dualarına cevap vererek “varlığını” ilan eder. Bir tohumun ağaç olmak için ettiği duadan, insanın cenneti istemesine kadar bütün dualara cevap veren bir Zat (cc) vardır. İnsan o Zat’ı (cc) göremese de varlığını kesin olarak bilir!
Allah (cc) kullarına cemalini cennette gösterecektir
“Nice yüzler vardır ki, o gün (ahirette) parlaktırlar! Rablerine nazar edicidirler! (Allah’ın cemalini görmeye mazhar olurlar!)” (Kıyame, 22-23)
Hz. Cabir İbn-u Abdillah (ra) anlatıyor:
Resulullah (asm) buyurdular ki:
“ Cennet ehli nimetler arasında yaşarken onlar için bir nur parlar. Onlar derhal başlarını kaldırırlar. Rab Teala’yı başlarının üzerinde kendilerine yaklaşmış ve: “Ey cennet ehli sizlere selam olsun!” dediğini görürler.”
Resulullah devamla dedi ki:
“İşte bu hal Kuran’da zikri geçen ‘Rahmet sahibi Rab’lerinden onlara selam vardır.’ ayetinin haber verdiği durumdur. Rab Teala onlara onlar da Rab Teala’ya bakarlar. O’na baktıkları müddetçe etraflarındaki cennet nimetlerinden iltifat etmezler. Bu hal onların nazarında Rab Teala hicaba bürününceye kadar devam eder. Rab Teala hicaba bürünür, fakat Allah’ın nuru ve bereketi cennet ehlinin üzerinde ve makamlarında baki kalır.”
Bu ayet ve hadisten açıkça anlaşıldığı üzere kadın-erkek cennet ehli olan bütün müminler ahirette Allah’ı görecektir. Kaynak: https://www.sorusorcevapbul.com - Allah’ı (cc) bir şekil vererek düşünmekte beis var mıdır?
cemal
,
allah (cc)
,
nur
,
cemalullah
,
Allaha şekil vermek
,
Allahın benzeri yoktur
,
insan aklı
,
nur 35
,
nur ismi
,
nur suresi
,
allahın isimleri
,
allahın sıfatları
,
kainattaki esmaül hüsna
,
esmaül hüsna
,
Allahın cemali
,
Allahı ahirette görmek
,
bakara 186
,
kıyame 22 23
,
cennette Allahı görmek
,
cennet ehli
,
ihlas 1-5
,
enam 103