" Muhtelif "
Henüz yorum yapılmamış.
Kur’an neden Hicrî takvimi esas kabul ediyor?
Hicrî takvimdeki kamerî sistem yaratılışa daha münasip olduğu gibi Müslümanlar arasındaki adalete de vesiledir...
Kamerî takvim Müslümanlar arasındaki adaleti sağlar
Müslümanların dinî ibadetlerinin ritmini ay takvimi ayarlamaktadır. Bu suretle Kur'ân, Müslümanlar arasındaki adaleti sağlamıştır.
Çünkü İslam dini, evrensel bir din olup; mensupları, gerek günlerinin uzunluğu gerekse iklim şartlarının farklılık gösterdiği çeşitli coğrafi bölgelerde yaşamaktadırlar. İslam dinindeki namaz ve oruç gibi başlıca ibadetler ise; güneşin doğuş ve batış zamanlarına göre ayarlanmaktadır.
Şayet İslam ay yılını değil de güneş yılını esas kabul etseydi, bir kısım Müslümanlar hep uzun günlerde oruç tutacak, diğer Müslümanlardan hayatları boyunca daha ağır şartlarda ibadet etmek zorunda kalacaklardı.
Mesela Hicri takvimde Ramazan Ayı -miladiye göre- her sene on bir gün daha erken geldiği için her mevsimi tek tek gezmektedir. Böylece bütün Müslümanlar ömürleri boyunca hep aynı ayda değil yılın her ayında her mevsiminde oruç tutmuş olurlar.
Kamerî takvim fıtrata daha uygundur
Ebu'd-Derda’dan (ra) rivayet edildi ki: "Habibim yaşadığım müddetçe terk etmeyeceğim her ay 3 gün oruç tutmayı tavsiye etti." (Müslim)
Her ayın “eyyamı beyd” denilen 13,14,15. günleri -miladiye göre değil- Hicri Takvime göre hesaplanır. Bu günlerde ise Peygamber Efendimiz (asm) oruç tutmayı tavsiye etmiştir.
Peygamber Efendimiz'in (asm) Dolunay vaktinde oruç tutulmasını tavsiye etmesinin hikmeti bilim adamlarınca asırlar sonra anlaşılmaktadır.
Dolunay zamanında Dünya, Ay ve Güneş aynı doğru üzerinde olduklarından, Ay'ın insan üzerindeki çekim kuvveti artar ve vücuttaki su miktarı yüzde 60'ı aşar. Bunun yol açtığı bedeni ve ruhi değişmeler ise, zehir alma-verme ve suç işleme eğilimini arttırır. Araştırmacıların, beş yıl içinde üç polis karakoluna bildirilen suçları bilgisayara yükleyip, neticeyi dolunay tarihleriyle karşılaştırarak bu sonuçlara vardığı söylenmektedir.
İşte tam bu günlerde Resulullah Efendimiz (asm) -sadece ay takviminde söz konusu olan- “eyyam-ı beyd” oruçları tavsiye etmektedir.
Çünkü oruç; dolunayda gerçekleşen insan vücudundaki psikolojik ve fizyolıjik dengesizliğin de sükûnet bulmasına sebep olup işlenebilecek suçlara da mani olacaktır.
Dünyanın biyolojisi kameri takvimle planlanmıştır
Çiçeklerin açmasından tohumların yetişmesine, canlıların doğurmasına kadar hepsi kameri takvime tabidir. Bunu herkes farkında olmadan izler. Bütün hayvanların doğum süresi ya 21 gündür ya 28 gündür yahut onun katlarıdır. Yani haftaya tabidir.
(Hafta fikrinin fıtrî kaynağı bir kamerî ayın dörde bölünmesidir. Başka bir deyişle, hafta fikri, ayın dünya etrafında dönerken geçirdiği dört safhanın (yani ay, ilk dördün, dolunay ve son dördün) yedişer gün sürmesinden kaynaklanmıştır.)
Hiçbir doğum, biyolojik hâdise güneş takvimine göre ayarlanmış değildir. Hepsi kameri takvime göre ayarlanmıştır.
Bunun daha ilginci insan hücresinin vücut içerisindeki mitozudur ki o da kameri takvime ayarlanmıştır. Bundan dolayı da kanser tedavisi yapılırken tedavideki süreç 21. gün 28. gün 15. gün gibi belli hücre mitozlarına göre ayarlarlar. Demek ki kainatın düzenindeki asıl takvim kameri takvimdir. (Haluk Nurbakî)
Hicri takvim hayattaki monotonluğu engeller
Güneş takviminde yılın her ayını her gününü hep aynı mevsimde yaşarız. Fakat ay takviminde durum böyle değildir.
Nasıl ki birinin bir yerde bir yazlığı varsa, her yaz tatili geldiğinde her senenin aynı ayında oraya gitmek orada tatil yapmak zorunda kalır. Cebinde parası olsa bile yüklü bir parayla aldığı yeri es geçip başka yerlerde serbest bir tatil yapamaz, değişik yerler göremez. Bağlıdır yani! Güneş takvimi de işte belki böyle bağlıyor hepimizi. Bir çeşit monotonluk katıyor hayatımıza.
Ay takviminde ise daha bir serbestiz. Yılın her ayını her gününü başka başka mevsimlerde, iklimlerde yaşama, tatma imkânı buluruz. Kaynak: https://www.sorusorcevapbul.com - Kur’an neden Hicrî takvimi esas kabul ediyor?