" Allah (cc) "
Henüz yorum yapılmamış.
Ateist Gibi Görünen Müslüman'ın Ahiretteki Durumu
İnsanlara ateist olduğunu söyleyen bir insan, gizli olarak Allah'ı (cc) kabul edip İslam’ın şartlarını yerine getirse ahirette cennete mi cehenneme mi gider?
Kişi kalben Allah’a (cc) inansa, fakatAllah (cc)katında geçerli bir sebebi olmaksızın sadece diliyle bile olsa insanlara inanmadığını söylese küfre girmiş olur.
“Ey iman edenler! Allah’a, Resulüne ve peygamberine indirdiği Kitab’a (Kurân’a) ve daha önce indirdiği kitap(lar)a iman(da sebat) edin! Kim de Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, o takdirde doğrusu (haktan) uzak bir dalâlet ile sapmış olur.” (Nisa, 136)
İman; güvenme, verilen bir habere kalpten inanma, haberi getireni tasdik etme; bir şeye tereddüde düşmeksizin inanma demektir.
İslam dininde iman;
“Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, (yani kıyamete, cennete, cehenneme, hesaba, mizana), kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan (cc) olduğuna, ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan (cc)başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in (asm)O’nun (cc)kulu ve Resul'ü olduğuma şehadet etmektir.” (Buhari, Müslim, Nesai)
Ehl-i sünnette takiyye
Takiyye; malından ve canından korkanın ve zora düşenin, korku ve zorluk sırasında inancını gizleyip, kalbi iman üzere olduğu halde dil ile tersini söylemesidir.
İslam, yalnız kafirlere ve müşriklere karşı uygulanmasına ruhsat vermiştir.(Sünen-i Beyhaki ve Müstedrek-i Hakim)
İbn-i Cerir ve İbn-i Ebi Hatem, el Evfi tarikiyle İbn-i Abbas'tan, Al-i İmran suresinin "…Ancak onlardan korktuğunuz taktirde..." ayetinin tefsirinde naklettiği bir hadiste şöyle diyor:
"Takiyye dil ile olur. Eğer içinizden birisi Allah'a (cc) isyan olan bir söz söylemek zorunda bırakılır, o da imanla kalbinde güveni olduğu halde korkudan o sözü söylerse, bu ona bir zarar getirmez. Çünkü bu dil ile yapılan bir takiyyedir." (Suyuti, Ed Durr'ül Mensur)
“Müşrikler Ammar b. Yasir Hz.’ni yakaladılar. Hz. Muhammed’e(cc) küfür etmedikçe ve onların mabudlarını hayırla yadetmedike onu bırakmadılar. Ammar Allah Rasulüne geldiğinde Hz. Peygamber (asm):
‘Ey Ammar ne oldu?’ diye sordu. Ammar:
‘Ey Allah’ın Resulü, çok çirkin bir şey yaptım: müşrikler bana zorla putlarını övdürdüleri sana da küfrettirdiler.’ dedi. Hz. Peygamber (asm):
‘O zaman kalbinde ne vardı?’ diye sordu. Ammar:
‘Kalbim iman ile doluydu’ dedi. Hz Peygamber (asm):
‘Eğer onlar ikinci kez sana işkence ederlerse, sen de yine aynı sözleri söyleyebilirsin’ dedi.’ (Ebu Nuaym)
Anlaşılıyor ki takiyye; teşvik edilmiş bir dinî esas değil, kafirlere veya müşriklere karşı canı ve malı korumak gerekçesiyle verilmiş bir ruhsattan ibarettir.
“İman; kalben bilip tasdik etme, dil ile söyleyip ikrar etme, beden uzuvlarıyla da amel etmektir.”
İman, bir engel bulunmadığı takdirde söz ve fiil ile ilan edilmesi gerekmektedir. Çünkü inanan kimse inandığını dili ile söyleyip tasdik etmezse, onun iman durumu insanlar arasında bilinmez. O kişinin Müslüman olduğuna hükmedilmez.
Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuşlardır:
Hz. Ali’den (ra) rivayetle:
“İman, kalben bilip tasdik etme, dil ile söyleyip ikrar etme, beden uzuvlarıyla da amel etmektir.” (Kütüb-i Sitte)
Demek ki; “dil ile ikrar” olmadığı zaman kişinin tam bir iman sahibi olduğu söylenemez. Ancak dilsizlik, ölümle tehdit edilip küfre zorlama vs. gibi zorunlu durumlarda dil ile ikrar edilmeyen iman geçerli sayılabilir.
Kişi kalben Allah’a (cc)inansa fakatAllah(cc) katında geçerli bir sebebi olmaksızın sadece diliyle bile olsa insanlara inanmadığını söylese küfre girmiş olur.
“Küfr” ile “iman” bir arada olamaz“
Din(e girme)de zorlama yoktur; iman küfürden şüphesiz iyice ayrılmıştır. Artık kim tâğûtu (Allah’ın yerine tuttukları her şeyi) inkâr edip Allah’a iman ederse, böylece şüphesiz kopmayan çok sağlam kulpa tutunmuştur! Allah ise, Semî‘ (hakkıyla işiten)dir, Alîm (her şeyi bilen)dir.” (Bakara, 256)
“Ey ehl-i kitab! Dininizde haddi aşmayın ve Allah’a karşı, haktan başkasını söylemeyin!” (Nisa, 171)
Cenab-ı Hakk’ın katından getirilip bildirilen her şeye inanıp ilan etmeğe iman, hakkı işittikten sonra tasdik etmeyip inanmamaya da küfür denir. İman ile küfür arasında orta bir yol yoktur ve ikisi bir arada olamaz.
Mü'minler kınanmaktan korkmazlar
Allah’a (cc) iman eden kimse imanı ve dini ile iftihar eder ve insanların iman etmesi için gayret göstermelidir. Mü'min inanmayanların yanında küçük düşme ve kınanma korkusu yaşamaz.
“Ey îmân edenler! Sizden kim dîninden dönerse (bilsin ki), Allah ileride (onların yerine) öyle bir kavim getirir ki, (O) onları sever; ve (onlar da) O’nu severler; (o bahtiyâr insanlar) mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı şiddetlidirler! Allah yolunda cihâd ederler ve hiçbir dil uzatanın kınamasından korkmazlar.” (Maide, 54)
Yine buyrulmuştur ki: "Müminler müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur; ancak kâfirlerden gelebilecek zarardan korunarak yaptığınız dostluk başkadır." (Ali İmran, 28)
Allah’a (cc) inandığı halde, “ateistim” demek “riyakârlıktır”
İmâm-ı Gazâli beş şeyde riya (iki yüzlülük) yapıldığını söyler, bunlar: beden, elbise, söz, amel ve arkadaş çokluğudur. Kişinin inandığı ile söylediğinin tutmaması da söz ile yapılan riyaya girer.
Peygamber Efendimiz'in (asm) riya ile ilgili bazı hadis-i şerifleri:
“Riyanın en azı da şirktir.”
“Kıyamet günü riyakâr adama:
Ey facir, ey gaddar, nefsine gadreden ey gösterişçi mürâi! Amelin mahvoldu, mükâfatın kayboldu. Amelini kime gösteriş için yaptınsa, git ondan mükâfatını al denir.”
“Ümmetimin şirke düşmesinden korkuyorum. Gerçi onlar puta tapacak değiller, güneşe, aya, taşa da tapacak değiller. Fakat amellerinde riyakârlık yaparlar.”
“Kimin dünyada iki yüzü varsa, kıyamet günü ateşten iki dili olacaktır.”
(Kütüb-i Sitte)
Kişinin cennet veya cehennem ehli olacağını en iyi Allah (cc) bilir"
De ki: “Göklerde ve yerde Allah’dan başka kimse gaybı bilmez.” (Onlar) ne zaman diriltileceklerini de bilmezler." (Neml, 65)
"De ki: “O bilgi, yalnız Allah katındadır. Ben ise ancak (O’nun azâbını haber veren) apaçık bir korkutucuyum!”" (Mülk, 26)
Küfre girenlerlerin akıbeti ile iligili bazı ayet-i kerimeler:
"(Habîbim, yâ Muhammed!) İşte o küfürde birbiriyle yarışanlar seni üzmesin! Çünkü onlar Allah’a asla hiçbir şeyle zarar veremezler! Allah onlara (bu inkârları yüzünden) âhirette bir nasip vermemek istiyor. Ve onlar için (pek) büyük bir azap vardır.”" (Âli İmran, 176)
"De ki: “Allah katında ceza cihetiyle bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? O kimse(ler) ki, Allah on(lar)a (küfür ve azgınlıkları sebebiyle) lâ‘net etmiş, üzer(ler)ine gazab etmiş, (aslında birer insan iken, sûretlerini değiştirerek) içlerinden maymunlar ve domuzlar ve tâğûta (Allah’ın yerine tuttukları başka şeylere) tapanlar yapmıştır.” İşte onlar, (âhirette) mevki‘ce daha kötü ve düz yolun ortasından (sapanların içinde) en çok sapmış olan kimselerdir." (Mâide, 60)
"(Habîbim, ya Muhammed!) Melekler o inkâr edenlerin canlarını alırken bir görseydin, onların yüzlerine ve arkalarına vuruyorlar ve: “Tadın cehennemin (yakıcı) azabını!” (diyorlardı)." (Enfal, 50)
"Zayıf düşürülenler de o büyüklük taslayanlara der ki: “Hayır! Gece gündüz (kurduğunuz) tuzak (bizi hidayetten çevirdi). Bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na ortaklar koşmamızı emrederdiniz.” Ve azabı gördüklerinde, (artık tartışmayı bırakıp içlerindeki) pişmanlığı gizlerler. Artık inkâr edenlerin boyunlarına (demir) halkalar geçiririz. (Onlar) yapmakta olduklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklar?" (Sebe, 33) Kaynak: https://www.sorusorcevapbul.com - Ateist Gibi Görünen Müslüman'ın Ahiretteki Durumu